Erkek Pembe Giyebilir mi?

SORU

Selamun aleykum hocam, erkek müslümanların pembe tişört gömlek vs. giymelerinde dinen bir sakıncası var mıdır? CezakeAllahuhayran.

CEVAP

Hamd Allah’a mahsustur.

Müslüman erkeğin her türlü renkte elbise giymesi caizdir. Asıl olan budur. Ancak nehyedilmiş olan renkte elbiseler müstesna. Nehyedilmiş renkler var mı ve bunlar hangi renklerdir? Bunda ulema arasında ihtilaf vardır. Eskilerin erkek için cevazında ittifak ettikleri renkler kırmızı, aspur ve safran hariç tüm renklerdir. Ayrıca beyaz elbisenin giyilmesi müstehab olduğunda da ittifak etmişlerdir. Bazı âlimlere göre siyah ve yeşil renkte elbise giymekte müstehabtır.

Eski âlimlerin cevazında ihtilaf ettikleri ise kırmızı kumaştan ve aspur ve safran ile boyanmış kumaşlardan yapılmış elbiselerin giyilmesidir.

Sahabenin, tabiinin ve ulemanın cumhuruna göre kırmızı renkli elbise giymekte bir beis yoktur. Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem)’den sahih isnad ile rivayet edilen hadisler ve sahabenin ameli bu görüşün doğru olduğuna delildir.

Dolayısıyla Müslüman erkek için kırmızı renkli elbise giymek kendi zatında nehyedilmemiştir. Lakin başka illetlerle beraber nehyedilmiştir. Allah-u Alem.

İmam Muslim (rahimehullah)’ın tahriç ettiği hadiste Abdullah bin Amr (radıyallahu anhuma) şöyle diyor: “Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem) üzerimde muasfer (yani aspur ile boyanmış) iki elbise gördü ve “Bunları giyme çünkü bunlar şüphesiz kâfirlerin elbiselerindendir” buyurdu.

Ve diğer bir rivayet yolunda Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Annen mi sana bunu emretti?” Abdullah bin Amr (radıyallahu anhuma) “onları yıkayayım mı?” deyince “Hayır onları yak!” buyurdu.

Aspur kırmızı renk veren bir bitkidir.

Ebu’l-Abbas el-Kurtubi (rahimehullah) şöyle der: “Muasfer aspur ile boyanmış olandır. O da kırmızı renktir. Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem)’in “Bunları giyme çünkü bunlar şüphesiz kâfirlerin elbiselerindendir” demesi nehiydeki illetin kâfirlere benzememek için olduğuna delildir. Diğer bir rivayette “Annen mi sana bunu emretti?” diyerek kadınların giydiği elbiselerden olduğu için kerih gördüğü anlaşılıyor. Dolayısıyla zahir olan bu iki illetin veya ikisi bir arada yasağa sebep olmalarıdır.” (el-Mufhim 17/91)

Velhasıl belirli bir rengin kendi zatında erkeklere nehyedildiğini ispat eden sahih bir delil yoktur. Ama kâfirlere veya kadınlara veya fasıklara benzememek için veya şöhret elbisesi olduğu için nehyeden sahih deliller vardır. Şu halde nehiy muayyen bir renge yönelik değil bilakis o muayyen renkte bir elbise giyildiğinde kâfirlere, fasıklara veya kadınlara benzetildiğinden veya ama o muayyen renkte giyilen elbise kibirlenmeye sebep olduğundandır.

Bunu Rasulullah (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem)’in “Kim kendisini bir kavme benzetirse o onlardandır” veya “Allah kadınlaşan erkekleri ve erkekleşen kadınları lanet etmiştir” sözleri ve bu manada diğer sözleri desteklemektedir.

Binaen aleyh erkeğin pembe tişört ve sair pembe elbise giymesi caiz değildir. Çünkü bizim örfümüzde pembe kadınlara mahsus bir renktir. Hem bunun için ve hem de pembe rengin erkekler arasında eşcinselliği temsil ettiği için Müslüman bir erkeğin bu renkte elbise giymesi caiz değildir.

“Eskiden pembe ve benzeri renkler kadınlara mahsustu. Ama bugün artık erkekler de giyiyor. Dolayısıyla kadınlara mahsus olmaktan çıkmıştır. Artık kadınlara benzeme söz konusu olmadığı için benzeme nehyine taalluk eden nehiyde kalmamıştır. Şeriat hüküm beyan etmediği mevzularda örf hüküm kaynağıdır. Bu zamanın örfünde pembe renk artık kadınlara mahsus değildir” denilse, derim ki:

Şu zamanda eskiden erkek için ayıp olan renklerin erkekler arasında da çok yaygınlaşmış olmaları sakın Müslümanı aldatmasın. Evet! Şeriatın hüküm beyan etmediği mevzularda örf hüküm kaynağıdır. Lakin örf nedir? Örf bir topluluğun maruf (iyi, faydalı) olduğu hususunda ittifak ettikleri ve bunun için kendilerinden sonra gelen nesille aktardıklarıdır. Pekâlâ, bugünün Türk topluluğu fıtratını ve dinini ne kadar korumuştur ki toplumsal bir yargısını (örfünü) bir eşyanın veya bir davranışın iyi ve kötü, doğru ve yanlış, faydalı ve faydasız olmasında müessir kılalım? Bugünkü topluluğun giyinme alışkanlıklarına yön veren kimdir? Dini bir şuur mu yoksa homoseksüel, biseksüel veya daha azgın cinsi sapkınlıklara sahip olan modacılar mı? Allah için! Şu zamanın “erkeklerine” bir bakın! Düşük bel taytlar, bedenin tüm hatlarını ortaya koyan dar giysiler… Eskiden, giyinme alışkanlıklarına fıtrat ve dini şuur yön verdiğinde bu tür elbiseleri sadece ibneler giyerdi. Pekâlâ, şimdi erkekler de böyle giyiniyor diye bu tür giyimin artık kadıncıl olmadığını mı söyleyeceğiz veya artık erkeklerin arasında ibnelik çoğaldı mı diyeceğiz?

Doğru! Örfün dinimizde bir itibarı vardır. Lakin dine zıt düşmediği zaman. Ve örfü oluşturan sahih fıtrat ve selim akıl olduğu zaman. Ama her türlü iğrençliği “moda” adı altında makbul gören bir anlayışa mesned olan bir örfün dinde itibarı yoktur.

Renkler de buna dâhildir. Şu zamanda erkek-kadın giysilerinde renk farkı gözetilmemesinin sebebi de insanların giyinme alışkanlıklarına yön veren bizzat eşcinsel olan veya eşcinselliği destekleyen modacılardır.

Bizim örfümüzde, yani Türk örfünde yetişmiş çocuklara bakın. Kız çocukların pembe rengine fıtri bir meyli vardır. Erkek çocukların tersine. Eski, dini şuurdan beslenen Türk örfü de bu fıtri meyli desteklediği için bizim (Türkiyeli Müslümanlar) örfümüzde pembe renk kadınlara mahsustur. Çünkü İslam fıtrat dinidir. Fıtratın ve dinin birbirine ters düşmesi asla mümkün değildir.

Şöyle sorsak: Eski Türk topluluğun örfü mü yeni Türk topluluğun örfü mü daha çok dinden etkilenmiştir? Muhakkak herkes “elbette eskisi” diyecektir. İşte dinin etkisini kaybettiği oranda fıtratı bozulmuştur ve bu oranda örfü itibar kaybetmiştir.

Hulasası, bizzat pembe rengin giyilmesiyle alakalı dinde sabit bir nehiy yoktur lakin pembe kadıncıl ve kadınlara mahsus bir renk olduğu için ve eşcinselliği temsil eden bir renk olduğu için Müslüman erkekler pembe giysilerden muhakkak içtinap etmeleri gerekir. Allah-u Alem.

Tarık Ebu Abdullah

Son Güncelleme: 1 yıl önce