SORU
Muhammed Mursi’nin Vefatıyla Alakalı Paylaşıma Önemli Açıklama!
CEVAP
بسم الله الرحمن الرحيم
Üç gün önce evvelki Mısır Devlet Başkanı Muhammed Mursi’nin ölüm haberi geldi. Akabinde bazı sosyal medya hesaplarından bana ait olan “Mursi ve Benzerlerinin Hükmü Nedir?” isimli eski bir fetva paylaşıldı. Fetvayı paylaşan hesapların arasında maalesef bizimle alakalı olan “İLİMVECİHAD” da oldu. Maalesef diyorum çünkü bu fetvanın bizim sayfadan paylaşıldığından haberim olmadı. Haberim olsaydı izin vermezdim. Ama maalesef bir kardeşimiz içtihad etmiş ve bana sormadan ve haber vermeden bu eski fetvayı paylaşmış. Benim ancak ertesi gün haberim oldu ve fetvayı sosyal paylaşım hesaplarından kaldırttım.
Aslında yapılan bu hatayla alakalı bir şey yazmak istemiyordum ancak bugün (18 Şevval 1440 Perşembe) bazı mücahid kardeşlerimi ziyaret ettiğimde bu paylaşımın bazı kardeşlerde ihtilafa sebep olduğunu öğrendim. Zira benim söz konusu olan fetvada tekfir etmiş olduğum Muhammed Mursi için Şeyhimiz Ebu Katade (Rabbim onu korusun) ve Şam mücahidlerinin cihad kıyadesi Heyetu Tahriri’ş-Şam vefatı sebebiyle taziye yayımlamışlardı ve onun için rahmet duasında bulunmuşlardı.
Ben kardeşlere paylaşımla yapılmış olan hatayı ve bundan bağımsız olarak Muhammed Mursi’nin ne üzere vefat ettiğine dair görüşümü gücüm yettiği kadar izah etmeye çalıştım. Ayrıca Şeyhimiz Ebu Katade (Rabbim onu korusun) ve Şam cihad kıyadesinin (Heyetu Tahriri’ş-Şam’ı kast ediyorum) onu rahmetle anmalarının şeran hükmünü de izah etmeye çalıştım.
Ama bu tür konularda çok gördüğüm gibi bu konuda da belki yanlış anlayanlar veya bilmeden eksik anlatanlar veya kasıtsız ilave edenler olabilir. Bunun için bu satırları yazmaya karar verdim. Müslümanlar arasında ve hususen mücahidler arasında ihtilafa sebep olmaktan Allah’a sığınırım. Rabbim bizi bu ve buna benzer helak olma sebeplerinden muhafaza etsin. Âmin.
Burada yazdıklarım bu konuda benim görüşümdür. Burada yazılanların haricinde benden nakledilenler –nakleden kim olursa olsun- bana ait değildir.
Konuya girmeden evvel “Mursi ve Benzerlerinin Hükmü Nedir?” isimli fetvayı yayımlamış olanların bu yazımı da paylaşmalarını hakkım olarak talep ediyorum. Allah (Subhanehu ve Teâlâ) cümlemizin salih amellerini kabul buyursun, hakka ve doğruya hidayet etsin ve rızasına muvaffak kılsın. Âmin
Sonra,
Birinci husus: Muhammed Mursi’nin vefatından sonra paylaşılan ve bana ait olan fetva Muhammed Mursi, Mısır Devlet Başkanı olduğu zaman sorulmuş ve cevaplandırılmış eski bir fetvadır. Yani bundan altı veya yedi sene önce verdiğim bir cevaptır. O zaman Mursi’nin içinde bulunduğu vakıaya göre tekfir ettim. Bugünde aynı şartlar olsa yine tekfir ederim. Ama fetvanın verildiği zamanda Mursi’nin haliyle vefat ettiği günün hali aynı olmadığını her insaf sahibi ikrar eder.
İkinci husus: Muhammed Mursi devlet idaresine geldikten kısa bir zaman sonra zalim ve İslam düşmanlarının kuklası olan Sisi ve çetesi tarafından devrildi ve hapsedildi. Bu hamlenin sebebi şüphesiz Muhammed Mursi’nin en azından kâfirlerin gözünde temsil ettiği İslam’dı. Bunun için ona ve onu destekleyenlere karşı ihtilal yaptılar, kimisinin zulmen kanlarını akıttılar ve kimisini de hapsettiler. Muhammed Mursi senelerce esarette kaldı ve üç gün önce idama mahkûm edilmiş mazlum bir esir olarak mahkeme salonunda kalp krizi geçirerek vefat etti. Öldü mü öldürüldü mü? Bu da meçhuldür.
Şimdi! … “Pekâlâ, ne üzere öldü?” diye sorulsa derim ki: Allahu A’lem. Allah’tan korkan ve her şeyin hesabı sorulan adalet gününden korkan her Müslüman böyle bir durumda tevakkuf edip işin hakikatini Allah (celle ve âlâ)’ya havale etmelidir. Evet! Bize göre evvelki hali küfürdü. Yaptıkları, izlediği yol ve insanları çağırdığı Siyasal İslam bize göre batıl ve küfürdür. İnkâr ediyoruz ve her müslümanı bu yola girmekten sakındırıyoruz. Ama bununla beraber son halini bilmiyorum ve ne üzere öldüğünü bilmiyorum. Tekfirine sebep gördüğüm söz ve fiilleri terk etmiş olabilir ve tövbe etmiş olabilir.
“Ama bu herkes için geçerlidir. Zahiri küfür olup daha sonra vefat eden herkes için bu mazereti getirebiliriz. O zaman küfrünü bildiğimiz ancak hapsedilip, hapiste ölen herkeste durup belki tövbe etmiştir, belki Müslüman olarak ölmüştür dememiz gerekir ki, bu açık batıldır” denilirse, derim ki:
Muayyen kişilerin tekfirinde ihtilaf mümkündür. Ama her kişinin tekfirinde ihtilaf şeran geçerli değildir. Muayyen bir kişinin tekfirinde ihtilafın şeran geçerli olması için çok basit bir taksimatla iki şart mevcut olması lazımdır. Birincisi: Kişinin işlediği küfrün dinin aslını bozan cinsten olmaması. Ve ikincisi: Kişinin işlediği küfrü kişiye indirgemeyi engelleyen şeran muteber manilerin varlığı ve o manilerin işletilmesini gerektiren şartların varlığı.
Çok basit bir ifadeyle bu iki şartın varlığı o muayyen kişinin tekfirinde ihtilafı şeran geçerli yapar. Yani, tekfire mani yoktur diyerek tekfir edenler olacaktır ve tekfire mani vardır diyerek tekfir etmeyenler olacaktır.
Mursi’nin tekfirine gelince, asıl itibariyle şeran geçerli bir ihtilaf vardır. Yani esareti, gördüğü zulüm ve ölümü sebebiyle kast etmiyorum. Hayır. Hayatta iken ve Devlet Başkanı iken hükmünde ihtilaf şeran geçerlidir. Bazı âlimler onun tekfirine mani görmediler ve kendisinden sadır olmuş kavli ve fiili küfürlerden ötürü tekfir ettiler. Ve bazıları da onun tekfirini engelleyen, işletilmesi gereken manilerin varlığını kabul ettikleri için tekfir etmediler. Mesela Mursi’yi eskiden beri tekfir etmeyenlerden birisi şeyhimiz Ebu Katade’dir (Rabbim onu korusun). Çünkü ona göre Mursi gücü nispetinde üzerine vacip olana itaat etti ve dinin aslını bozacak bir nakız işlemedi. Bu görüşün dayanaklarına ve bu dayanaklara verilecek olan cevaplara burada girmek istemiyorum. Konumuz bu değildir. Konumuz Mursi’nin tekfirinde şeran geçerli kabul ettiğimiz bir ihtilafın var olmasıdır. Bu da muhalefet ettiğimiz tarafın dayanaklarına asılda itibar ettiğimize ama mahalle inzalinde katılmadığımıza delalet ediyor.
Yani, biz Muhammed Mursi’yi tekfir ettik ama tekfir etmeyenleri bidate, fıska veya küfre nispet etmedik. Çünkü tekfir etmeyenlerin mani olarak kabul ettiklerini şeran muteber maniler cinsinden kabul ettik. Ama bu manileri Mursi için işletilmesini şeran geçerli kabul etmedik.
Yazıyı uzatmamak için bunun izahına fazla girmek istemiyorum ama maksudun anlaşılması için en azından şu kadarını söylemem lazımdır:
Mesela şeyh Ebu Katade, Mursi’yi tekfir etmemesinin sebebi gücü nispetinde üzerine vacip olanı yerine getirmiş olması görüşüne sahip olmasıdır. Bu bahiste delili umumen acizliğin şeran muteber bir mani olmasıdır ve hususen Necaşi kıssasıdır. Mursi’yi tekfir etmiş olanlara gelince onlarda acizliği şeri bir mani olarak kabul ederler ve bu bağlamda zikri geçen delilleri geçerli kabul ederler. Ancak bu maninin Mursi’de işletilmesini şeri bazı gerekçelerden ötürü kabul etmezler.
Yani Şeyh Ebu Katade ve bu mevzuya onun gibi bakanlar sanki şöyle diyorlar: “Muhammed Mursi acizliğinden ötürü yaptıklarını yaptı. İslam dinini hâkim kılmak için bu yoldan başkasına gücü yetmedi. Bu durumda yaptıklarını şeran caiz zannetti. Aciz olmasaydı, gücü yetseydi İslam şeriatını hâkim kılardı. Ama bu kadarına gücü yettiği için ancak bu kadarını yapabildi. Acizlik şeran mazerettir ve dinin aslını bozacak açık bir şey de yapmadı dolayısıyla Müslümandır. Esarete düştükten sonra da başvurduğu yol ona kapanmıştır. Dolayısıyla da terk etmiştir. Zaten asıl itibariyle o yolu benimsemiyordu bilakis acizlikten dolayı bu yolu yürümeyi zorunlu zannediyordu. Dolayısıyla durum hakkında aslen sabit olana dönmüştür. O da İslam’ın hâkimiyeti için mücadele etmesidir ve bunun için övgüyü ve duayı hak eder.”
Biz bu söze katılmıyoruz ama sözün dayanaklarını asıl itibariyle kabul ediyoruz. Kabul etmediğimiz ise bu dayanakların Mursi için geçerli olmalarıdır. Kabul etmememizin sebebi de Mursi’nin zahir halidir.
Bu şu demek oluyor: Tekfir etmeyenlerin işlettikleri manileri bizim işletmememizin sebebi Mursi’nin zahir halidir. Lakin onda manilerin işletilmesini men eden hal değiştiği zaman asıl itibariyle işletmeyi kabul ettiğimiz manilerin geçerli olma ihtimali geri döner. Bu da esaret süreci için geçerli olur. Dolayısıyla Mursi için Siyasal İslam’dan beri olmuş olabilir veya tövbe etmiş olabilir diyebiliriz ve ona hüküm vermekten tevakkuf edebiliriz.
Üçüncü husus: Muhammed Mursi’nin son halini bilmediğim için ve yukarıda değindiğim gibi muteber şeri manilerin onun için işleme ihtimali mümkün olduğu için ona hüküm vermekten tevakkuf edip ne üzere öldüğünü Allah (celle ve âlâ)’ya havale ederim. Ona rahmet okumam veya Allah (Azze ve Celle)’nin ona mağfiret etmesini niyaz etmem ama küfür üzere ölmüştür de demem. Hakikatini Allah (Azze ve Celle) daha iyi bilir derim. Ama izlediği yoldan, yani Siyasal İslam’dan, mensup olduğu İhvanu’l-Muslimin cemaatinden, kendisiyle meşhur olduğu batıl görüşlerinden teberi ederim ve Müslümanları da sakındırırım.
Ama onun son halinden kesin veya zanni galip ile bilgi sahibi olanlar varsa bunlar bildikleriyle amel etmeleri gerekir. Eğer bir Müslüman ölümünden evvel Mursi’nin batıl menhecini terk ettiğini, tövbe ettiğini biliyorsa o zaman ona İslam hükmünü vermesi gerekir. Terk etmediğini bilakis aynı hal üzere devam ettiğini biliyorsa o zaman tekfir etmesi gerekir. Allahu A’lem.
Dördüncü husus: “Muhammed Mursi’nin vefatı sebebiyle taziye yayımlayıp ona rahmet okumuş olanların menheçleri munharif ve akideleri bozuk mudur?” diye sorulsa derim ki, hayır! Bu zorunlu değildir. Yukarıda geçtiği gibi Mursi’nin tekfiri diriyken muasır rabbani ulema arasında ihtilaflıydı. Ve bu ihtilaf şeran geçerli bir ihtilaftır. Dolayısıyla hayattayken tekfir etmemiş olanlar ölüsünü de tekfir etmiyorlar. Hayattayken tekfir edenler de ya halini istishab ederek ölüsünü de tekfir ediyorlar veya halinin değişme ihtimali şeran muteber olduğu için tevakkuf ediyorlar. Tevakkuf etmek bana göre doğru olandır. Allahu A’lem. Ama İslam’ını ispat etmek mevzuda caiz iki görüşten biridir. Allah katında Mursi’nin hükmüne isabet etmiş olan taraf iki ecir sahibi hata eden taraf bir ecir sahibi olacak.
Mursi’ye rahmet okuyanlar Mursi’nin kendisiyle meşhur olduğu Siyasal İslam’dan, parlamenter demokrasiden, din eşitliğinden ve saire küfürlerden teberi ediyorsa ve Mursi’yi tekfir etmemesi ondan tekfiri engelleyen manilerin düşmemiş olmasından ötürüyse o zaman akidesinde ve menhecinde bu yönden bir kusur yoktur. Ama Mursi’yi tekfir etmemesi ve rahmet okuması İhvan menhecini doğruladığı için ve bu manada Mursi’nin icraatlarını doğru ve İslam’a uygun kabul ettiği içinse o zaman şüphesiz hak yoldan sapmıştır.
Allah Müslümanları ve hususen mücahidleri ihtilaflardan muhafaza buyursun. Tek kalp ve tek vücut eylesin. Âmin.
Tarık Ebu Abdullah
Son Güncelleme: 1 yıl önce