Binbaz ve Useymin Oy Kullanmayla Alakalı Fetvaları

SORU

Selamun aleykum hocam, ben eskiden oy kullanmazdım şirk bilirdim sonra oy için fetvalar verildi Müslümanların maslahatı gereği kullanmamızı söylediler hatta delil Şeyh bin Baz, Şeyh Useymin gibi âlimlerden AKP için oy kullanmak vaciptir kullanmayan vebal altındadır diye söylediler ve bende Müslümanlar için kullandım AKP’yi benimsemedim ama görüyorum ki şimdi fetvayı verenler AKP’yi biraz benimsiyorlar. Bu durumda ben şirke düştüm mü Allah beni bağışlayacak mı?

CEVAP

Ve aleykumusselam ve rahmetullah. Hamd Allah’a mahsustur.

Muhterem kardeşim oy kullanmanın hükmü ve hükmün failine inzal edilmesinde gözetilmesi gereken tafsilattan çok kere bahsettik. Mesela şu cevaplara müracaat edebilirsin:

#287#285#290#65

Bazıların AKP’ye oy vermeye Şeyh bin Baz ve Şeyh İbn-i Useymin (rahimehumallah)’ın fetvalarıyla delil getirmesine gelince derim ki: Söz konusu fetvaları AKP için oy kullanmaya delil göstermek Müslümanları aldatmaktan başka bir şey değildir. Zira fetva şer’i hükmün vakıaya indirgenmesidir. Bir vakıada verilmiş olan bir fetvayı diğer bir vakıaya delil göstermek için vakıalar kıyasa kabil olmak zorundadır. Şu hâlde asıl fetvanın taalluk ettiği vakıa ona fer olacak olan Türkiye ve AKP vakıasıyla aynı olma zorundadır. Şeyh bin Baz ve Şeyh İbn-i Useymin (rahimehumallah)’ın AKP’ye oy vermek için fetva verdiklerini herhâlde akıl sahibi kimse iddia etmez. Zira ikisi de AKP kurulmadan önce vefat etmişlerdir. Ama şayet bu fetvaları delil gösterenler fetvanın bahsettiği vakıa ile AKP vakıası aynıdır derse o zaman önce kıyasa mucip benzerliği ispat etmelidirler.

Muasır laik yöneticilerin yeni müdafileri bu ve buna benzer sözlerle birçok Müslümanı aldattıkları için bu fetvalarla alakalı birkaç şey söylemek istiyorum.

Ama önce sualine cevap vereyim. Hayır, durum anlattığın gibiyse şirke girmiş olmazsın. Çünkü içtihada açık bir meselede ilmine güvendiğin bir kişiyi veya kişileri taklit etmişsin. Bu durum oy vermek gibi dinde hafi olan meselelerde şer’i manidir.

Allah bağışlar mı? Değerli kardeşim! Allah (celle ve âlâ) nasuh tevbeyle terk edilmiş olan her masiyeti affeder.

Bundan sonra fetvalara gelince, önce fetvaların doğruluğunu veya yanlışlığını bahsetmeyeceğimi söylemek isterim. Âcizane kanaatim Şeyhler fetvalarında isabet etmemişlerdir. Ama konumuz fetvaların doğruluğu veya yanlışlığı değildir. Bilakis sualde zikri geçen iddiaya delil olup olmadıklarıdır. Bu hususta aslında söylenilecek çok söz var ama inşaAllah en önemlileriyle iktifa edeceğim.

Söz konusu fetvalar şunlardır:

Bir: Şeyh İbn-i Useymin (rahimehullah)’ın fetvası:

Şeyhin kendi evinde hicri 1412-1421 arası Perşembe günleri yaptığı derslerden sonra cevaplandırdığı sorular sonra “Likâu’l-Bâbi’l-Meftûh” adı altında kitap olarak toplanıldı. 211. likâ’da Şeyhe şöyle bir soru soruluyor:

“Kuveyt’te yapılan seçimlerin hükmü nedir? Seçime katılan İslamcıların ve davetçilerin çoğunun dinlerinde fitneye düştüklerini biliyoruz. Bu durumda seçime katılmanın hükmü ne olur?”

Soruya Şeyh İbn-i Useymin (rahimehullah) şöyle cevap veriyor:

“Bana göre seçimler(e katılmak) vaciptir. Kendisinde hayır gördüğümüzü desteklememiz vaciptir. Çünkü hayır ehli bundan geri durursa kim onların yerine geçecek? Şer ehli veya hayrı ve şerri olmayan ve herkesin peşinden giden pasif insanlar yerlerine geçecek. Böyle olmaması için salih gördüğümüz kişiyi seçmemiz lazım gelir. Ve şayet “Birini (bir salih kişiyi) seçtik lakin meclisin ekseriyeti bunun zıddına bir durumdadır” denilse derim ki: Bunda bir beis yoktur. Zira o bir kişiye Allah bereketi koyarsa ve o kişi mecliste hakkı konuşursa o zaman bunun muhakkak etkisi olacaktır. Lakin biz Allah’a inancımızda doğru değiliz. Biz maddi ve hissi şeylere güveniyoruz. Allah’ın kelamına bakmıyoruz. Musa (aleyhisselam)’ın kıssasına ne dersin? Firavun onu bütün sihirbazların karşısına çıkmaya davet ettiğinde Musa ona Ziynet gününü va’detti. Ziynet günü bayram günüdür çünkü insanlar bayram günü ziynetlerini giyinirler. Ona geceleyin değil gün ortasında açık bir alanda karşılarına çıkmayı va’detmiştir. Herkes orada toplanınca Musa (aleyhissalatu vesselam) onlara şöyle dedi: “Vay size! Allah’a yalan uydurmayın! Yoksa sizi bir azap ile yok eder. Ona iftira eden şüphesiz zarar eder.” Bir söz. Bu söz onlar için bir bomba gibi oldu. Allah (azze ve celle) şöyle buyuruyor: “Bunun üzerine aralarında durumlarını tartışmaya başladılar.” ف (fe) harfi tertip, takip ve sebebiyete delalet eder. Yani bu sözü söylemesi sebebiyle aralarında tartışmaya başladılar. Ve Allah (azze ve celle)’nin buyurduğu gibi insanlar tartışmaya başlamalarıyla kaybetmişlerdir: “Tartışmayın yoksa kuvvetiniz gider”“Kendi aralarında durumlarını tartışmaya başladılar. Gizli gizli fısıldaştılar.”

Bunun neticesi olarak aslında Musa’ya karşı olmak için gelen sihirbazlar onunla beraber oldular, Allah’a secdeye kapandılar ve Firavun’un önünde “Harun ve Musa’nın Rabbine iman ettik” diye ilan ettiler. Kralı çok güçlü olan büyük bir topluluğun önünde bir kişinin konuştuğu hak söz etkisini gösterdi.

Bunun için derim ki: Velev ki Parlamentoda hak ve doğru olanların sayısı az da olsa faydaları olacaktır. Ama Allah’a inançları doğru olması lazımdır.

“Parlamento caiz değildir ve fasıklara iştirak etmek ve onlarla beraber oturmak caiz değildir” sözüne cevaben derim ki: Biz onları onaylamak için mi onlarla oturuyoruz? Biz onlara doğruyu beyan etmek için onlarla oturuyoruz.

İlim ehlinden bazı kardeşler şöyle diyorlar: İştirak etmek caiz değildir. Çünkü doğru adam sapmış adamla beraber oturuyor. O doğru adam sapmak için mi yoksa yamukluğu düzeltmek için mi oturuyor? Elbette yamukluğu düzeltmek için oturuyor. Bu sefer başarılı olmazsa gelecek sefer başarılı olacaktır.”

Şeyhin bu fetvasıyla AKP lehine oy kullanmaya delil getirenlere derim ki:

Bir: Müslümanların kendi beldelerinde yönetime müdahil olma durumu sadece demokratik seçimlere katılmak suretinde mümkünse o zaman bunun cevazında muasır ulema arasında ihtilaf vardır. Mutlak men edenler var, şartlı cevaz verenler var ve vaciptir diyenler var. Her hâliyle mesele ulema arasında ihtilaflı bir meseledir. İhtilaflı meselelerde ulemanın sözü hüccet gösterilemez. Bilakis ulemanın sözü delile muhtaç olur. İmam İbn-i Teymiyye (rahimehullah) şöyle diyor: “Tartışılan meselelerde kimse bir âlimin sözünü hüccet olarak getiremez. Bilakis hüccet ancak nass veya icma veya bunlardan istinbat edilmiş olan delildir. Bazı âlimlerin sözleri değil. Şer’i deliller onların sözleriyle ispata değil ulemanın sözleri şer’i delillerle ispata muhtaçtır. Şer’i delilleri ve ulemanın ihtilaflarını iyi bilmeyenler ve Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’den geleni ve bazı âlimlerin söylediklerini birbirinden ayırt edemeyenler ilmi konularda ulemanın sözleriyle konuşmaları (delil getirmeleri) doğru değildir. Çünkü sadece başkalarından nakleden mukallitlerdendirler.” (Mecmuu’l-Fetava 26/202, 203)

Mevzudaki ihtilafı Şeyh “İlim ehlinden bazı kardeşler şöyle diyorlar: İştirak etmek caiz değildir” diyerek bizzat kendisi dile getiriyor. Bu durumda “Şeyh İbn-i Useymin AKP için oy kullanmak vaciptir diyor” diyerek delil getirmek kâfi ve hüccet değildir. Bilakis bu görüşün muhtelif görüşler arasında şer’i delillerin desteklediği görüş olduğunu ispat etmeye muhtaçtırlar.

İki: Şeyh (rahimehullah) oy kullanmanın vacip olduğunu söylüyor. Vaciplik şer’i bir hükümdür ve şer’i delile muhtaçtır. Lakin Şeyh (rahimehullah) hükmü dayandırdığı delili zikretmemiştir. Sözünden anlaşıldığı kadar vacipliği Müslümanı desteklemeye dayandırmıştır. Şöyle diyor: “Kendisinde hayır gördüğümüzü desteklememiz vaciptir. Çünkü hayır ehli bundan geri durursa kim onların yerine geçecek? Şer ehli veya hayrı ve şerri olmayan ve herkesin peşinden giden pasif insanlar yerlerine geçecek. Böyle olmaması için salih gördüğümüz kişiyi seçmemiz lazım gelir.”

Kişinin hayır ehli salih birisi olması için Müslüman olması şarttır. Salahın ıstılahta manası budur. Salih kişi Allah’a ortak koşmayan ve Nebev-i Sünnet üzere olan kişidir. Hayır ehlinden olması da bundan ötürüdür. Çünkü insanları tevhide ve şeriata çağırmaktadır. Bunun için sözüne Musa (aleyhissalatu vesselam)’ın kıssasıyla delil getirmiştir.

İmdi, AKP’ye oy vermeye Şeyhin sözüyle delil getirenler ya Erdoğan ve AKP’yi Müslüman görüyorlar veya kâfirin salih ve hayır ehlinden olabileceğini kabul ediyorlar. Her iki hâlde de müstakim yoldan sapmışlardır ve Şeyhe iftira atmışlardır. Zira Şeyh İbn-i Useymin (rahimehullah) ne Erdoğan ve diğer AKP’li Bakan ve Milletvekiller gibi tağutlar için İslam hükmünü iddia etmiştir ve ne de kâfiri salih ve hayır ehlinden görmüştür.

Üç: Şeyh İbn-i Useymin (rahimehullah) fetvasına gerekçe olarak hayır ehli kişinin hakkı beyan etmesini, batıl ehlini ve batıllarını onaylamamasını ve mevcut yamuklukları düzeltmesini gösteriyor. Şöyle diyor: “Zira o bir kişiye Allah bereketi koyarsa ve o kişi mecliste hakkı konuşursa o zaman bunun muhakkak etkisi olacaktır” ve “Parlamento caiz değildir ve fasıklara iştirak etmek ve onlarla beraber oturmak caiz değildir” sözüne cevaben derim ki: Biz onları onaylamak için mi onlarla oturuyoruz? Biz onlara doğruyu beyan etmek için onlarla oturuyoruz” ve “O doğru adam sapmak için mi yoksa yamukluğu düzeltmek için mi oturuyor? Elbette yamukluğu düzeltmek için oturuyor”.

İmdi, Erdoğan ve AKP’ye oy vermek vaciptir çünkü İbn-i Useymin de vaciptir diyor diyenlere sormak lazım Erdoğan ve AKP Lakliği, Demokrasiyi, Atatürk İlke ve İnkılaplarını, İbahiliği ve saire küfürleri onaylamıyor mu? Mecliste hakkı mı beyan ediyorlar? İnsanları tevhide ve İslam şeriatına mı çağırıyorlar? Yoksa Allah ile beraber kanun koyucu olduklarını ve Allah’ın kanunlarına aykırı kanunlar koymaya salahiyetli olduklarını mı iddia ediyorlar?

Kalbi kör olmayanlar için Erdoğan ve AKP’lilerden sudur eden söz ve ameller bu soruların cevabını yeterince veriyor.

İki: Şeyh bin Baz (rahimehullah)’ın fetvası:

23.5.1989 tarihli “El-Muctemeu” dergisinde yayınlanmış olan fetvasında Şeyh bin Baz (rahimehullah) Parlamentoya seçilmenin hükmü sorusuna şöyle cevap veriyor:

“Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem) “Ameller ancak niyetle olur. Ve herkese ancak niyet ettiği vardır” buyurmuştur. Bunun için eğer kasıt hakkı desteklemek ve batılı onaylamamak ise o zaman halk meclisine iltihak etmekte bir sakınca yoktur. Zira bu hakka yardım etmek ve Allah’a davet edenlere katılmaktır.”

Bir: Yukarıda Şeyh İbn-i Useymin (rahimehullah)’ın fetvasıyla alakalı söylenilenler Şeyh bin Baz (rahimehullah)’ın fetvası için de geçerlidir.

İki: Şeyh bin Baz’ın kastını tasrih eden başka fetvaları vardır.

Şeyh bin Baz (rahimehullah)’in riyaseti altında Suudi Arabistan Fetva Kurulu’na şu soru sorulmuştur: “Allah’ın hükümleriyle hükmedilmeyen bir ülkede kişinin seçimlerde oy vermesi ve kendisini seçimlerde aday göstermesi caiz midir?”

Kurul şöyle cevap vermiştir: “Allah’ın hükümlerinden gayrısıyla hükmeden ve İslam şeriatından başkasıyla amel eden bir hükümetin parçası olacaksa o zaman bir Müslümana kendisini seçimlerde aday göstermesi caiz değildir. Böyle birisi için veya hükümette çalışan başkaları için oy vermek de Müslümana caiz değildir. Ancak bu yolu vesile edinip yönetime galip gelmeyi ve İslam şeriatının hâkim olmasını sağlayacaklarsa ve hükümete girdikten sonra İslam şeriatına aykırılık içeren görevler almayacaklarsa o zaman Müslümanlara kendilerini aday göstermek ve bu adaya oy vermek caiz olur.” (Fetâva’l-Lecneti’d-Dâima, 5651.fetva. Abdulaziz bin Abdullah bin Baz (Kurul başkanı), Abdurrezzak Afifi (başkan yardımcısı), Abdullah bin Ğudeyân (üye), Abdullah bin Kaûd (üye))

Ve 7796 sayılı fetvada “Seçimlerde Müslümana oy kullanmak caiz midir? Ve kâfirlerden iyi olanlar için oy kullanması caiz midir?” sorusuna aynı kurul şöyle cevap veriyor:

“Müslümana kâfirlerden iyi olanlar için oy kullanması caiz değildir. Çünkü böylece onları yükseltmiş, şanlarını yüceltmiş ve Müslümanların üzerinde söz sahibi kılmış olur. Allah-u Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Allah kâfirlere mü’minlerin aleyhine asla bir yol vermeyecektir.” (en-Nisa Sûresi 141)

Ve 14676 sayılı fetvada “Bildiğiniz gibi bizde Cezayir’de seçimler oluyor. Bazı partiler İslam’ın hâkimiyetine çağırıyorlar. Bazı partiler istemiyor. İslami yönetimden başkası için oy veren ama aynı zamanda namaz kılan kişinin hükmü nedir?” sorusuna aynı kurul şöyle cevap veriyor:

“İslam şeriatıyla hükmolunmayan ülkelerde yaşayan Müslümanlara İslam şeriatını uygulamak için tüm güçlerini ortaya koymaları ve güçleri yettiği kadar tatbik etmeleri vaciptir. İslam şeriatıyla hükmedeceklerine emin oldukları partiye hep beraber sahip çıkıp desteklemeleri de vaciptir. Lakin İslam şeriatını tatbik etmemeye çağıranı desteklemek caiz değildir. Bilakis kişiyi küfre götürür. Allah-u Teâlâ şöyle buyurmuştur: Aralarında Allah’ın indirdiğiyle hükmet. Onların keyiflerine uyma. Allah’ın sana indirdiğinin bir kısmından seni saptırmalarından sakın. Eğer Allah’ın hükmünden yüz çevirirlerse, bil ki Allah, bir kısım günahları sebebiyle onları musibete uğratmak istiyor. Muhakkak ki insanların çoğu yoldan çıkmışlardır. Yoksa cahiliyye hükmünü mü arıyorlar? Kesinlikle bilen bir toplum için Allah’tan daha güzel hüküm veren kim olabilir?” Bunun için Allah İslam şeriatıyla hükmetmeyenlerin küfrünü beyan ettikten sonra onlara yardımcı olmaktan ve onları dost edinmekten tahzir etmiştir ve şayet gerçekten mü’minler ise takvalı olmalarını emretmiştir.”

İmdi, Şeyh bin Baz (rahimehullah)’ın verdiği fetvalardan apaçık zuhur eden şudur ki seçimlere katılmaya mutlak değil ancak kayıtlı cevaz vermiştir. Bu kayıtların birincisi lehine oy kullanılacak olan kişinin Müslüman olmasıdır, ikincisi şeriatın hâkimiyeti için seçimlere katılmayı sadece vesile edinmesidir ve üçüncüsü yönetime galip gelip İslam şeriatıyla hükmedinceye kadar İslam şeriatına aykırı görev almamasıdır. Buna ilaveten seçimlerden galip çıktığı takdirde şeriatla hükmedeceği kesin olan partiyi desteklemeyi vacip görmektedir ve kâfir iyilik sahibi birisi olsa dahi kâfir lehine oy kullanmaya cevaz vermemektedir.

Allah için soruyorum. Erdoğan ve AKP bu kayıtlara münasip midir ki Şeyh bin Baz (rahimehullah)’ın fetvasını istismar ederek Erdoğan ve AKP’ye oy vermek vaciptir diyorlar. Milletvekili seçilmesinden sonra Milletvekili yeminini yaparak ve sonrası küfür üzere küfür işleyen ve küfür üzere görev alan, insanları kendi hevalarına göre uydurdukları kanunlara itaat etmeye icbar eden tağutları nasıl Müslüman yaptılar? 14 senedir iktidarda olmasına rağmen AKP İslam şeriatını ne zaman hâkim kıldı? Bırak hâkim kılmayı ne zaman İslam şeriatına çağırdı?

Belki şöyle diyecekler: “Zahiren söz ve fiillerinde İslam şeriatını hâkim kılmak için çalıştıklarını göstermiyorlar ama hakikatte amaçları budur.” Onlara derim ki: Şer’i hükümler zanna ve temennilere bina edilmez. Erdoğan ve AKP’nin izhar ettikleri sizin iddia ettiklerinizin aksine şahitlik ediyor. Bu durumda AKP’nin hükmünü zahire göre hüküm veren şeriattan mı alalım yoksa sizin iddialarınızdan mı alalım?

Hayır! Şeyh bin Baz ve Şeyh İbn-i Useymin (rahimehumallah) bu sapıkların iftiralarından beridirler. Kendileri güzel ve rahat bir dünya hayatı karşılığında ve idarecilerin sofrasında oturabilme karşılığında ve şöhret ve makam karşılığında dinlerini satmak istiyorlarsa bunu yapsınlar. Elbette hakkın herkese zahir olacağı gün yakındır. Lakin alçak emelleri için İslam ulemasını istismar etmesinler.

Velhasıl muhterem kardeşim, gördüğün gibi Şeyhlerin fetvaları hiçbir surette Türkiye ve AKP vakıasına kıyaslanması mümkün değildir.

Dikkat et! Şeyhlerin fetvaları İslam ve Müslümanların genel maslahatı için bir kâfiri diğer bir kâfire karşı destekleme babından değildir. Bilakis Müslümanı kâfire karşı destekleme babındandır. Şeyh bin Baz (rahimehullah) “Müslümana kâfirlerden iyi olanlar için oy kullanması caiz değildir. Çünkü böylece onları yükseltmiş, şanlarını yüceltmiş ve Müslümanların üzerinde söz sahibi kılmış olur” diyerek bunu tasrih etmiştir.

Binaen aleyh fetvaların verildiği vakıayla delil gösterilmeye çalışıldığı vakıa arasında en esasi fark budur. Şeyhler Müslümanı kâfirlere karşı veya Müslümanlardan salah sahiplerini Müslümanlardan fısk sahiplerine karşı desteklemeyi vacip görmüşlerdir.

Bu fetvalarla delil getirenlerin istidlalleri mahallinde olması için Erdoğan ve AKP’yi Müslüman kabul etmeliler. Müslüman kabul ediyorlarsa o zaman Kitap, Sünnet ve İcma’nın tekfir ettiğini hangi delillerle Müslüman yaptıklarını izah etsinler. Yok, kâfir görüyorlarsa o zaman bu fetvaların konusu bir kâfiri diğer bir kâfire karşı destekleme konusu olmadığını bilsinler.

Allah (celle ve âlâ) haktan ayırmasın ve ayaklarımıza sebat versin. Esintiye göre yön değiştiren toz tanesi değil en şiddetli fırtınalarda dahi sabit duran kayalardan eylesin. Âmin.

Tarık Ebu Abdullah

Son Güncelleme: 1 yıl önce