Geceyi İbadet İle İhya Etmek !

بِسْــــــــــــــــــــــمِ ﷲِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيم

أَلْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ وَالصَّلَاةُ وَالسَّلامُ عَلَى رَسُولِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى آلِهِ وَصَحْبِةٍ أَجْمَعِين .

Allah Teâlâ bazı kullarına, kalplerini temizleyip arındıran, nefislerini şereflendiren, göğüslerini nurlandıran, yaşamlarını güzelleştiren çok üstün ameller nasip ederek ayrıcalık vermiştir. Ayrıca onlara hak yolu göstererek, mutluluğun sebeplerini kolaylaştırarak, yalnızlıklarında ve gecelerinde kendisine
yalvararak ibadet etmenin lezzetini nasip ederek ayrıcalık vermiştir.

Onlar karanlık üzerlerine çöktüğü zaman Secdelerle ve kıyamlarla gecelerler İffetlerinden, boş midelerle zayıflayan Helalden başka yiyecek bilmezler.

Sâbit el-Bennânî (rahimehullah) “Kalbime gece ibadetinden daha lezzetli gelen bir ibadet bilmiyorum.”,

Süfyan (rahimehullah) “Gece geldiğinde seviniyor, gündüz geldiğindeyse üzülüyorum.”2
, Ebû Süleyman edDârânî (rahimehullah) “İtaat ehli gecelerinden, eğlence düşkünlerinin eğlencelerinden daha fazla haz alırlar.

Eğer gece olmasaydı dünyada kalmayı istemezdim.”demişlerdir. Kullarını, kimseye bahşetmediği bu nimetle şereflendiren Allah ne yücedir. Onlar bu nimet vesilesiyle saadeti elde etmişler ve kurtuluş yoluna sımsıkı sarılmışlardır. Bu Allah’ın lütfudur, onu dilediğine bahşeder. Bazıları şöyle demiştir:

“Dünyanın miskinleri, en güzel nimeti tatmadan dünyadan ayrılanlardır.
Denildi ki, “En güzel nimeti nedir?” Şöyle demiştir:
“Allah Teâlâ’nın sevgisi, O’nu tanımak ve O’nu zikretmektir.”4

Bir başkası, “Bazı zamanlarım var, eğer cennet ehli bu anları yaşıyorsa, onlar güzel bir yaşamın içindedirler diyorum.”

Şeyhu’l İslâm İbn Teymiye (rahimehullah) da şöyle demiştir: “Dünyadaki cennete girmeyen, ahiretteki cennete de giremez.”5

Gece ibadetinin insan kalbine hayat verip onu genişletmesi, insanı onurlandırması, nefsin heva hevesleriyle cihad etmesi vs. faziletleri burada zikredilemeyecek kadar çoktur.

Zaten bu risalenin gayesi Kitap, Sünnet ve Selef ’ten gelen rivayetlerde belirtilen faziletleri zikretmek değildir. Aksine bu ibadetin delillerinin sahihinizayıfını ve bu delillerden istinbat edilen hükümleri belirtmektir.

İlim, ancak şeriatın maksatlarını ve sırlarını anlayıp, ilmin vesilelerini bu maksat ve gayelere bağlamak için çaba harcayıp
delile bina edilmiş sahih fıkıhla ve düşünceleri taklit çukurundan ve taassup bağlarından kurtararak artar ve meyve verir.

Delile dayanmayan bir görüş, akıllara yük, içtihat yoluna set, kapısına kilit ve Müslümanları sınırlandırıp akıllarını küçümsemektir ki bu şeriatın ve aklın
onaylamayacağı bir şeydir. Bunu savunan kişi ilimden uzak olduğu gibi ona âlim de denmez.

İmam İbn Abdilber, mukallidin ilim ehlinden sayılmayacağı hususunda âlimler arasında ittifak olduğunu söyler.
İlim ise, hakkı deliliyle bilmektir ve bu da hakkında ihtilafın olmadığı bir hakikattir.

6 İmamlar her çağda kör taklidin zararlarını, insanlar üzerindeki kötü etkilerini ve neden olduğu yanlış fetvaları açıklamış-lardır.Kitap ve Sünnet’e aykırı hüküm ve fetva veren, kitap ve sünneti terk edip de insanlar için kendi görüşünü veya imamının görüşünü tercih edenlere kabir-de olanların alt üst edileceği ve göğüslerde olanların da açığa çıkartılacağı gün yazıklar olsun!

Allah’a yemin olsun ki bu, uğruna Kur’an ve Sünnet’in terk edilip kişisel görüşlerin türediği büyük bir fitne ve musibettir. Bu, boyutları ve hedefleriyle büyük bir mesele olup bu risaleye sığması mümkün olmayan bir şerhe muhtaçtır.. Bütünü idrak edilmeyen bir şeyin bütünü de terk edilmediği kaidesinden dolayı, bu anlatılanlar ihtiyacın sebep olduğu nüktelerdir.

Bu kitap, özellikle dört mezhep imamları başta olmak üzere ilim ehlinin bu konudaki görüşlerine yer verdiğim ve aralarından delilin ağır bastığını tercih ettiğim, bilinmeyen birçok meseleye dikkat çektiğim ve hakkında sahih delil olmayanlarını da açıkladığım bir muhtasardır.

Şeyh Süleyman El Ulvan ( Allah Azze ve Celle esaret bağını çözsün)

Son Güncelleme: 1 ay önce