İsrail’de Hükümet ve Muhalefet Bölünüyor: Siyasi ve İdeolojik Kriz Yaklaşıyor

1 yıl önce

İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, aşırı sağcı hükümetin demokrasiyi ortadan kaldırmaya ve yargıyı zayıflatmaya yönelik yargı reformu planına ilişkin hükümet ile muhalefet arasında bir uzlaşı sağlayamadı. Planın ‘akla yatkınlık’ adıyla anılan başlıca yasalarından biri kabul edildi. Hem hükümet hem de muhalefet içindeki tartışmaların artması, İsrail’de siyasi ve ideolojik bir krizin kapıda olduğunu gösterdi.

Bazı çevreler, daha büyük ve daha derin bir bozulma olduğu konusunda uyarırken anlaşmazlıklar nedeniyle arabuluculuk çabaları başarısızlıkla sonuçlandı ve yasa kabul edildi. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, düzensiz kalp atışları sorunu nedeniyle doktorlarının kendisine evde kalmasını ve istirahat etmesini tavsiye ettiği açıklamasında planı altı ay ya da bir yıllığına dondurabileceğini ifade etmişti. Ancak iktidar koalisyonundaki ve hatta Likud Partisi’ndeki aşırı sağcılar, Netanyahu’yu hem üstü kapalı olarak hem de açıkça eleştirdiler. Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir, Netanyahu’nun İsrail parlamentosu Knesset’teki oylamaya katılmamasını değerlendirirken ‘Öyle görünüyor ki bu siyasi bir hastalık’ ifadelerini kullandı. Ben-Gvir, Netanyahu’nun ‘yalnızca aşırı sağcıların gerçekten yönetebileceği’ bir darbe yapmak için hayatının fırsatını kaçırdığını söyledi.

Netanyahu’yu, bazı generalleri ‘orduyu dağılmaktan ve ayaklanmadan kurtarmak amacıyla’ bir uzlaşıya ikna etmeleri için bazı bakanlarla toplantılara göndermekle suçlayan Ben-Gvir, Netanyahu’yu hükümet koalisyonunu dağıtmakla tehdit etti.

Öte yandan muhalefet lideri Yair Lapid, Cumhurbaşkanı Herzog’un protesto gösterilerinin durdurulması karşılığında ‘hükümet planını 15 aylığına dondurulması’ önerisini kabul edebileceklerini açıklaması üzerine sahadaki protesto gösterilerinin organizatörleri Lapid’e tepki gösterdiler. Yargı reformu karşıtı hareketin en önde gelen isimlerinden biri olan Roy Neuman, ‘Aslında bu uzlaşma, yalnızca Netanyahu’ya başarısızlıklarından kurtulması için bir çıkış yolu sunmayı amaçlıyor’ yorumunda bulundu. Ertelemenin planın uygulanmasını durdurmayacağının altını çizen Neuman, ‘Onaylanan ya da tartışılan birçok yasal hüküm var. Bunların başında da bu hafta doruk noktasına ulaşan akla yatkınlık yasası geliyor’ şeklinde konuştu.

Protesto gösterilerinin önde gelen isimlerinden bir başkası ise akla yatkınlık yasasının, hükümetin, devlet dairelerindeki üst düzey yetkilileri, yasalara hesap vermeden atama ya da görevden alma gibi kararlar almasına izin vermek için meclise getirildiğini belirterek ‘Bu kararların ilki olarak İsrail Hükümeti Yargı Danışmanı Ghali Behrav-Mayara’nın görevden alınması ve yerine Netanyahu’nun yargılandığı yolsuzluk davasında hükümetin uzlaştırıcısı olacak ve davanın hapis cezası olmayan ya da yüz kızartıcı bir eylem damgası vurulmayan hafif bir ceza ile sonuçlanması ve böylece Netanyahu’nun başbakanlık görevini sürdürmesi için bir formül önerecek başka bir ismin atanması bekleniyor’ dedi. İsrail’in eski başbakanlarından Ehud Olmert’in, Netanyahu’ya yöneltilen suçlamalardan çok daha az suçlamayla iki yılı aşkın süredir hapiste olduğunun altını çizdi.

Biden da eleştirilerden nasibini aldı

Diğer taraftan İsrail toplumundaki bölünmüşlük haline son vermeleri ve tüm taraflara ‘giderek bölücü olmaya başladığını’ söylediği yargı reformu yasalarının aceleye getirmemeleri için sık sık çağrıda bulunan ABD Başkanı Joe Biden ise hem aşırı sağcıların hem protestocuların hem de sol Siyonistlerin sert eleştirilerine maruz kalıyor. Sol çizgideki Sicha Mekomit adlı haber sitesinin baş editörü Myron Ravafort, makalesinde, ABD yönetiminin İsrail’i Ortadoğu’da liberal batının değerlerini taşıyan bir ülke olarak gördüğünü ve bu yüzden İsrail’in korunması ve mümkün olan her şekilde yardım edilmesi gerektiğine inandığını yazdı. Ravafort, ancak son 56 yılda İsrail işgalinin gerçek yüzünü ve İsrail’in kuruluşundan bu yana Filistinlilere uyguladığı ayrımcılık ve yağmacılığı bilenler için İsrail’in demokratik bir ülke olduğunu söylemenin acı gerçeği örten akılsızca ve içi boş sözler olduğunu vurguladı. Fakat Ravafort, yıllardır ABD ve dünya kamuoyuna

İsrail’in demokratik bir ülke olarak gösterildiğini inkar etmenin güçlüğüne dikkati çekti.

Bir başka deyişle İsrail sadece Filistinlileri ve siyahları ezdiği sürece, ‘Yahudi ve demokratmış’ gibi davranabilir. ABD yönetimi, İsrail’in beyazlara zulmetmeye başlar başlamaz, İsrail’in kendi Yahudi vatandaşlarına da zulmetmeye başladığı izlenimi edindiği anda ‘Ortadoğu’daki tek demokrasi’ için iskambil kâğıtlarından yapılan ev de çökmeye başlarken ABD, yapılanlara karşı öfkelenmeyi ve ‘Yahudi demokrasisini savunmayı’ hatırladı.

Hükümet ve muhalefet kampları arasındaki çatışma, her iki kampta da iç çatışmaları tetiklemeye başladı. Hükümetteki radikaller hiçbir taviz ve uzlaşıya yanaşmazken son gelişmeleri sağ kanadın İsrail’de sonsuza kadar hüküm sürmesini sağlayacak bir darbe yapma şansı olarak görüyorlar.

Protestoları organize eden radikaller ise 29 haftadır yüzbinlerce vatandaşı sokaklara dökmeyi başarırken yalnızca İsrail tarihinde değil, siyasi mücadeleler tarihinde de eşi benzeri görülmemiş büyük bir kitlesel ivme kazandıklarına inanıyorlar. Bunun yanında Liberal sağdan bazı güçler, ordudaki seçkin birlikler ve yedek orduda tümgeneral hatta korgeneral rütbesine sahip 100’den fazla general, hükümetin yargı reformu planını protesto ettiler. Ekonomi, bankalar, borsa, akademisyenler ve gençlik hareketlerinin liderleri de onlara katıldı. Eğer aşırı sağcılar darbe yapmaya kararlılarsa, bunların hiçbiri unutulmaya yüz tutmamalı.

İktidardaki aşırı sağcılar, tüm bunlar karşısında akla yatkınlık yasasını çıkarmak için var güçleriyle çalıştılar ve tüm bakanlar ve milletvekilleri yasa için evet oyu kullandılar. İsrail parlamentosu Knesset’te çoğunluk 64’e karşı 56 ile iktidarın elinde. Ancak Netanyahu, Beni Gantz ve Lapid arasında anlaşma sağlansa bile hükümetin geri adım atması ve protesto gösterilerinin sona ermesi beklenmiyor.

Hükümet ve muhalefet, ekonomi alanlarında yapılan grev, Yargıtay’da açılan bir dava ve uluslararası arenadan yükselen eleştirilerle şu ana kadar siyasi ve yasal çerçevede kalan açık bir savaşa girmiş görünüyorlar. Ancak bu savaşın sokağa yansıması, sokağı şiddetli bir çatışmanın eşiğine getirmiş durumda.

Son Güncelleme: 1 yıl önce