Yaklaşık 2.5 milyon Müslümanın yaşadığı Gazze Şeridi 40 günü aşkın süredir havadan, karadan, denizden bombalanıyor.
İsrail işgal güçleri şimdiye dek Gazze’ye iki atom bombasının toplamından daha fazla etkiye sahip bomba attı.
Açıklanan rakamlara göre 12 bine yakın Müslüman bu saldırılarda şehit olurken 1.5 milyondan fazlası evlerini terk etmek zorunda kaldı. Halen Gazze halkı açlık, hastalık ve susuzlukla karşı karşıya. Bölgeye yardım girişi neredeyse yok. İçme suyu bulamayan Gazzeli çocukların geçtiğimiz gün yağan yağmurun ardından yaşadıkları sevinç meseleyi özetliyor.
Devam eden bu katliam karşısında İslam coğrafyalarının liderleri, Gazze’yi kurtarmak şöyle dursun, ABD ve İsrail’in izni olmadan, bölgeye bir şişe içme suyu dahi sokamıyor.
Geçtiğimiz günlerde Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da İslam coğrafyalarını yöneten liderler toplandı. Toplantıya katılanların kendi ülkelerinde Müslümanlara reva gördükleri zulüm ve işkenceler malumken bu toplantıdan herhangi bir sonuç çıkmasını beklemek zaten mantık dışıydı. Beşar Esed’in, Abdulfettah es Sisi’nin, Muhammed bin Selman’ın, İbrahim Reisi’nin ve bunların emsallerinin katıldığı bir toplantıdan ne umulabilirdi ki?
İslam coğrafyalarını yöneten 57 liderin toplantısı beklenildiği üzere fiyaskoyla sonuçlandı. Liderler kuru bir kınama mesajıyla, dünyayı harekete geçmeye çağırmakla, dilek ve temennilerle yetindiler. Dünyadaki yaklaşık 200 ülkenin dörtte birini oluşturan 57 İslam ülkesinin temsil edildiği bu toplantıdan hiçbir şey çıkmadı.
Esasında bu toplantıdan hiçbir şey çıkmayacağını önceden anlamak pek zor değildi. Hatta şu şekilde özetleyeyim: İslam ülkelerini yönetmeleriyle bedbaht olduğumuz bu liderler Gazze için hiçbir şey yapamazlar.
Neden mi?
Bunun sebebi oldukça açık. Zira İslam coğrafyalarında kurulan yönetimlerin tamamı modern ulus devlet mantığında örgütlenmiştir. Çıkarları tamamen dünyevidir, İslam’ın değil çağın (modernitenin) gereklerini yaparlar, küresel sisteme göbekten bağlıdırlar ve kendilerine çizilen çerçeveden dışarıya bir adım dahi atamazlar.
Aynı yöneticiler ABD 2003 yılında Irak’ı işgal ederken topraklarını, hava sahalarını, askeri üslerini Amerikalılara açmadılar mı?
Aynı yöneticiler İslam coğrafyalarını bombalayan Amerikan, İngiliz, Fransız, Rus uçaklarına üsler vermediler mi?
Aynı yöneticiler daha birkaç ay evvel soykırımcı Siyonist devletle dost olmak için sıraya girmediler mi? Bunu kendi ceplerini ve yönetimlerinin kasalarını doldurmak ve ABD’den aferin almak, böylece küresel sistemdeki konumlarını sağlamlaştırmak için yapmadılar mı?
Aynı yöneticiler bizzat kendi elleriyle Suriye’de, Yemen’de, Mısır’da, Irak’ta, Somali’de, Libya’da ve bilumum İslam coğrafyasında Müslüman kanı dökmediler mi?
Aynı yöneticiler kendi ülkelerinde İslam’ın hükmünü ve Müslümanca bir yaşamı talep eden binlerce Müslüman genci zindanlara doldurmadılar mı?
Bu yöneticiler Gazze’yi ne adına kurtaracaklar? İslam adına kurtaracak iseler önce kendilerini İslam adına kurtarmaları ve küresel sistemle bağlarını kesmeleri gerekmez mi?
Kısaca söylemek gerekirse, küresel sistem dahilinde, büyük devletlerin çıkarlarını korumak için kurulmuş yerel yönetimlerin koltuklarına oturmuş bu yöneticilerden Gazze’yi kurtarmaları beklenemez. Zira bu koltuklarda kendi iradeleriyle hareket etme imkanları yoktur.
Kanaatimce bu yöneticiler modern ulus devletleri yönetiyor olmalarının gereklerini tam anlamıyla yerine getiriyorlar. Bu yönetimlerin koltuklarına oturmaya talip olmuş bir kişi zaten tam olarak bu sınırlarda durmak zorundadır. Bence burada hata içerisinde olanlar yöneticilerden ziyade onlardan beklenti içerisinde olan Müslüman kitlelerdir. Bu yöneticiler İslam adına bir iş yapabilecekleri pozisyonda değildir.
Çünkü mevcut siyasi sistemlerin iş tanımı içerisinde bunlar yoktur. Asıl kınanması gereken şey, yöneticilerin bu koltuklara oturduktan sonra yaptıkları veya yapmadıkları işler değildir. Asıl kınanması gereken şey, kendini Müslüman addedenlerin, İslam adına hiçbir şey yapmalarına müsaade etmeyen ve kendilerini İslam’ın gerekliliklerinden uzaklaştıran bu koltuklara oturma hevesleridir.
Keşke bilebilseydik.
Mahmut Cemil İnce
Son Güncelleme: 3 ay önce