Mü’min mü’minin aynasıdır !

İmam el-Buhari (rahimehullah) şöyle diyor: “Bize Muhammed bin el-Alâi tahdisetti, dedi ki: bize Ebu Usame tahdis etti, dedi ki: Bureyd’den, o da Ebu Burde’den, o da Ebu Musa (radiyallahu anhu)’dan dedi ki: Rasûlullah(sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

“Mü’min için mü’min, birbirini perçinleyen bir yapı gibidir.” (Bunu söylerken) parmaklarını birbirine geçirip sımsıkı kilitledi.” Allah’a hamd ve Rasûlü Muhammed’e, ehl-i beytine ve ashabına salât ve selam olsun.

Bir: نمــومْلل نمــومْال) Mü’min mü’min için): Mü’min isminin başındaki elif-lam cins içindir. Yani mü’minler mü’minler için vardır. Aralarındaki hakları
gözetirler. Birbirilerine dost olurlar. Kâfirlere dost olmazlar. Çünkü kâfirler
mü’minlerin hemcinsi değildir. Kâfirin hemcinsi kâfirdir.
Allah (subhanehu ve teâlâ) insanları yaratmıştır. İçlerinden bir kısmı Rabbine
şükreder ve bir kısmı da nankördür. “Sizi yaratan O’dur.

Böyle iken kiminiz kâfir, kiminiz mü’mindir.”[1]
Üçüncü bir sınıf ise yoktur. İmam İbn-i Teymiyye (rahimehullah)’ın dediği gibi:
“Allah’a ibadet etmeyen muhakkak başkasına kuldur, başkasına ibadet eder
ve bundan dolayı müşrik olur. Âdemoğlu ya muvahhiddir ya da müşriktir.

Üçüncü bir sınıf yoktur. Veyahut da bunu diğerine karıştırmıştır.”[2]
Rabbini ikrar edenler, kulluklarını itiraf eden ve nimetlere şükredenler tek bir
millettir. İslam milleti.
Rabbini inkâr edenler veyahut kulluklarında kibirlenenler veyahut da
kulluklarını Allah’tan başkasına sarf edenler de tek bir millettir. Şirk ve küfür
milleti.

Bunun için Allah (subhanehu ve teâlâ) sadece Kendisine kul olan mü’min
kullarını Kendisine ve birbirlerine yaklaştırmıştır, dünya ve sema ehli arasında aziz ve dost kılmıştır.
“Haberiniz olsun ki Allah’ın dostlarına hiçbir korku yoktur, onlarkederlenecek de değillerdir. Onlar iman edip takvalı
davrananlardır.”[3]
“Mü’min erkeklerle mü’min kadınlar birbirlerinin dostlarıdır.”[4]
O’ndan başkasına kul olan kâfirlere gelince, onlar necistir; Rabbimiz onları da
birbirine dost olmakla alçaltmıştır.
“Müşrikler ancak bir pisliktir.”[5]
“Kâfir olanlar da birbirlerinin dostlarıdır.”[6]
Elbette aziz ve temiz ile zelil ve pis olan birbirine karışmaz.
“Pis kadınlar pis erkeklere, pis erkekler ise pis kadınlara; temiz kadınlar temiz erkeklere, temiz erkekler de temiz kadınlara yaraşır.”[7]
Aralarını ayırmak için Allah (subhanehu ve teâlâ) aralarında dost ve
düşmanlığı var etmiştir. İmam İbn-i Teymiyye (rahimehullah) şöyle der:
“Dostluğun aslı muhabbet olduğu gibi, düşmanlığın aslı da buğzdur. Bunun
için karşılıklı sevgi, yakınlığı ve birliği gerektirir. Karşılıklı buğz da uzaklığı ve
ayrılığı gerektirir.”[8]

Bunun için muhabbet, merhamet ve tevazu emredilmiştir ki birlik ve yardımlaşma oluşsun. İmam Müslim (rahimehullah)’ın Ebu Hureyre (radiyallahu anhu)’dan tahric ettiği hadiste Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem) şöyle buyuruyor:
“Siz iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız.”

İmanın nefyini sağlayan bir şeyin imanın varlığı için vacip olması açıktır.
Nitekim “en sağlam iman bağı, Allah için sevmen ve Allah için buğz etmendir.” [9]
Pislere gelince, onlar da muhakkak birbirlerine dost ve destekçi olacaklardır.
“Şüphesiz ki inkâr edenler mallarını Allah yolundan alıkoymak için harcıyorlar. Daha da harcayacaklar. Ama sonunda bu onlara yürek acısı olacak ve en sonunda mağlûp olacaklardır.

Kâfirlikte ısrar edenler ise cehenneme toplanacaklardır.”[10]
Evet, böylece her bir millet kendi cinsine dost olur ki sadık olan yalancıdan ve
temiz olan pisten, yani mü’min kâfirden ayrılsın.
“Bu, Allah’ın pisi temizden ayıklaması ve bütün pislerin bir kısmını diğer bir kısmının üstüne koyup hepsini yığarak cehenneme atması içindir. İşte onlar ziyana uğrayanların kendileridir.”[11]

İslam dostluğu, İslam cemaati ve vahdet için şarttır. Kalpleri bir olmayan bir
topluluğun ülfeti oluşturmaları imkânsızdır. Zira beden beraberliği hakiki değildir; ancak kalp beraberliği hakikidir. Kalp beraberliğinden kastettiğim, karşılıklı sevgidir. Sevgi, kalp amellerin ilk mertebesidir. Diğer kalp ve beden amelleri sevgiden neşet eder. Birbirini sevenler merhamet ederler, ihtiram ederler, tevazu gösterir ve affederler, bağışlarlar. Kalben bir oldukları için birbirlerine sahip çıkarlar,
kollarlar, desteklerler ve yardım ederler, birbirlerinin derdine derman olurlar,
seni kendine terk etmezler. İşte İslam dostluğu budur. İslam cemaati de
budur.

Fakat beden beraberlikleri selin önünde topladığı çer çöp gibidir, kuru kalabalıktır, hiçbir hakikati yoktur.
İki: ِانيْنبْالك) bir yapı gibidir): Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem)
mü’minin mü’min için hâlini açıklamak için bu teşbihi (benzetmeyi) yapıyor. Bina, birbirinden bağımsız değişik parçalardan oluşur. Kimisi topraktan, kimisi çimentodan, kimisi demirden, kimisi Pvc’den vs. maddelerdendir. Bu parçaların kimisi güçlü ve rükün mahiyetinde parçalardır, kimisi daha zayıf ve
tamamlayıcı mahiyette parçalardır. Fakat her biri binanın oluşması ve fayda
sağlaması için bir araya gelmeleri ve birbirlerini tutmaları elzemdir. Aksi hâlde
binanın cüzleri çözülür ve bina yıkılır.
İşte mü’minler bu bina misalidir. Ebu Abdullah el-Kurtubi (rahimehullah) şöyle
diyor:

“Bir mü’min, kardeşinin yardımı, desteği ve eli olmadan ne dünya ne de din işlerini yürütebilir. Kardeşinin yardımı ve desteği olmazsa maslahatını korumaktan ve zararları def etmekten aciz kalır ve işte o zaman ne dünya ne de din düzenini tamamlayamaz ve helak olanlardan olur.”[12]
İşte bu sebepten ötürü Müslümanların cemaat olmaları ilahi bir emirdir.

Tarık Ebu Abdullah

Son Güncelleme: 1 ay önce