بسم الله الرحمن الرحيم
Hamdın tamamı “Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan; ikisinden bir çok erkek ve kadın (meydana getirip) yayan Rabbinize karşı gelmekten sakının.” diye buyuran Allah (azze ve celle)’yedir. Sadece O’na ibadet eder sadece O’ndan yardım dileriz.
Salât ve selamda “Hanımlarınızı üzmeyin. Onlar, Allah-u Teâlâ’nın size emanetidir. Onlara yumuşak olun, iyilik edin!” (Müslim) diye buyuran Muhammed Mustafa (sallallahu aleyhi ve sellem)’in üzerine, Onun temiz pak ailesine, al ve ashabına ve onlara doğruluk ve güzellik üzere tabi olan Müslümanlara olsun.
Beşeri sistemlerin insan öğüten çarkları arasında kalmış, yılın 364 günü sömürülen, her türlü ticari ürünün pazarlama aracı haline getirilmiş hatta ve hatta ürünün önüne geçirilip bizzat kendisinin ticari meta haline geldiği kadınlara; sözüm ona değer verdikleri, haklarını korudukları senede bir günde olsa mutlu olabilecekleri hissini tattırdıkları bir günün “ 8 Mart Dünya Kadınlar Günü” nün içindeyiz.
Aslında bu türden günlerin hepsi kendi içlerinde bir çelişkiyi barındırır şöyle ki: Bu gün 8 Mart Dünya kadınlar günü peki dünden veya yarından farkı ne? Bugün kadınların sahip olması gereken haklar veya talep ettikleri haklar düzenlemeler yılın geriye kalan günleri içinde geçerli değil mi sadece bugün haklarımız verilsin sadece bugün mutlu olalım sadece bugün taciz edilmeyelim sadece bugün kocamızdan dayak yemeyelim sadece bugün bıçaklanmayalım ve sadece bugün yakılmayalım öylemi? Bu düşünce her aklı selimin itiraz edeceği kabullenmeyeceği bir durumdur. Peki neden bu türden günler var ve neden kutlanıyor. Her bir günün (8 Mart…, Anneler günü, Babalar günü, Sevgililer günü vs.) farklı farklı çıkış sebepleri var. Lakin hepsinin ortak bir özelliği bu günlerin kâfirlerden sadır olması ve zamanla bu kutlamaların Müslümanlara zarar verme onların fıtratlarını bozma onları sahip oldukları örf adet ve ahlaki değerlerden koparma ve İslâmı karalama araçları haline dönüşmesindendir.
İddia ettikleri gibi olsa yıllardır kutlaya geldikleri bir günün semeresi elbet görülürdü. Lakin vakıa tam tersi gün geçmiyor ki bir kadın cinayeti işlenmemiş olsun. Hatta öyle ki, 8 Mart Dünya Kadınlar gününde bile kadın cinayeti işlenebiliyor.1
Peki beşeri sistemin oyununa düşmüş kadınlarımıza haklarını veren yok mu elbet teki var. Kulları üzerine Er-Rakîb olan bütün varlıkları görüp gözeten, kendisinden hiçbir şey gizli olmayan herkesi ve her şeyi gören, istek ve ihtiyaçlarını duyan, bilen, koruyan, himayesi altına alıp gözleyen, gözetleyen ve bunların hepsini bir arada, anında yapabilen tek güç ve iktidar sahibi alemlerin rabbi olan Allah (azze ve celle)’nin dini İslâm.
Evet, İslâm diri diri toprağa gömülen, toplumda hiç bir saygınlığı olmayan hatta utanılma vesilesi kabul edilen kadını değerli kılmış ona hak ettiği değeri verip yüceltmiştir. Öğleki Cennetleri ayakları altına sermiştir.
Allah (azze ve celle) Kur’an’ı Kerim’inde şöyle buyurur,
“Erkeklerin kadınların üzerinde hakları olduğu, gibi, kadınların da onlar üzerinde hakları vardır. Erkekler onların üzerinde bir dereceye sahiptirler. Allah Aziz’dir, Hakim’dir.” (Bakara Sûresi: 228. Âyet)
Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)’de şöyle buyurmuşlardır:
“Dikkat ediniz! Sizin, hanımlarınızın üzerinde hakkınız vardır. Sizin hanımlarınızın üzerindeki hakkınız, namuslarını muhafaza etmeleri ve hoşlanmadığınız kimselerin evinize girmesine izin vermemeleridir. Dikkat ediniz! Hanımlarınızın sizin üzerinizdeki hakkı ise onların giyim ve gıda ihtiyaçlarını güzelce karşılamanızdır.” (Tirmizi, Rada,11 ; İbni Mace, Sünen, 1,594)
“Ailenin senin üzerinde hakkı vardır.” (Ebu Davud, Tatavvu’, 27)
“Sizin en hayırlınız kadınlarına karşı huyu en iyi olanlarınızdır. Ben de aileme karşı en hayırlı olanınızım. Kadınlara ancak iyi insanlar güzel davranır, onlara karşı ancak kötü kişiler, ihanet eder.” (İbn Mace, Nikah, 50; Tirmizi. Rada. 11, Menakıb.63)
“Kişinin harcadığı en hayırlı para, ailesi için harcadığı, Allah yolunda cihad için hayvanına harcadığı ve yine Allah yolunda arkadaşları için harcadığı paradır.” (Müslim, Zekat, 38)
“Bir kişi, sevabını Allah’tan umarak ailesine harcama yaptığında, bu harcama onun için sadaka olur.” (Buhari, İman, 41)
“Bakmakla yükümlü olduğu kimseleri ihmal etmesi, kişiye günah olarak yeter.” (Ebu Davud, Zekat, 45)
“Kadınlarınız hakkında Allah’tan korkunuz. Şüphesiz, onlar sizin yanınızda yardımcılarınızdır. Onları Allah’ın emaneti olarak aldınız” (Ebu Davud, Menasik, 56; İbn Mace, Menasik, 84)
“Allah sizden, kadınlara karşı iyi ve hayırlı olmanızı ister. Çünkü onlar, sizin analarınız, kızlarınız veya teyzelerinizdir…” (El-Camiu’s-sağır, c.2 s.78. H.1647)
Allah Rasûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) “Ey Allah’ın Rasûlü! Kadınların erkekler üzerindeki hakları nelerdir?” sorusuna şöyle cevap vermiştir. “Yediğinden yedirmesi, giydiğinden giydirmesi (kadının kocası üzerindeki hakkıdır). Sakın (eşinin) yüzüne vurmasın. Ona kötü muamelede bulunmasın. Evin dışında onu terk etmesin.” (İbn Mace, Nikah, 3, l,594)
Görüldüğü üzere İslâm kadına ne evvelde nede günümüzde hiç bir beşeri sistemin vermediği hakları vermiş onu değerli kılıp koruyup gözetmiştir. Eşini ona ve çocuklarına bakmakla yükümlü kılmıştır. Fakat günümüz beşeri sistemleri ise kadını gerek ekonomik gerekse bedeni özgürleştirme bahanesiyle çalışma hayatının içine çekmiş ve onu fıtratının kaldıramayacağı ağır işlerde ezmiş, sömürmüş adeta kendine bağımlı hale getirip köleleştirmiştir. Tüm bunlara birde gayrı İslâm’i çalışma ortamları da eklenince toplumun ahlak değerleri tamamen altüst olmuş ve bugünkü vahim tablo ortaya çıkmıştır.
Hemen hemen hergün bir kadın cinayetinin veya kadına karşı bir şiddetin, tacizin yaşanması kaçınılmaz bir hal aldı. Bu kötü durumdan kurtuluşun tek çaresi Allah (azze ve celle)’nin Şeriat’ına boyun eğmektir. Maalesef insanoğlu hem nankör hem de unutkan bir varlık olmasından ötürü gerek kendinin gerekse toplumu derinden sarsan olayların akabinde gösterdiği tepkileri çok çabuk göz ardı ediyor ve yine o alışageldik yaşantısına dönüveriyor. (Özgecan cinayetinden sonra Şeriat diye bağıranlar birden kayboldu!)
Evet artık kadınlar bir karar vermeli ya 364 gün sömürü, kölelik, sözlü fiili taciz, tecavüz ve cinayetlerle dolu bir zillet hayatı ve buna mukabil 1 gün sahte mutluluk.
Ya da 365 gün adalet, huzur, güven ve mutluluk. Sizce hangisi?
Rabbim tüm kadınlarımıza ve bu vasat ümmete rahmet etsin. Bizlere bir an önce razı olduğu amelleri işlemeyi, Hakkı hak olarak görmeyi ve tabi olmayı, Batılıda batıl olarak görüp içtinap etmeyi nasip etsin. Islah olmuş kadınların elleriyle yetiştirdikleri bir nesille şeriatını hakim kılsın. Amin.
Allah’a hamd ve Rasûlü Muhammed’e salât ve selam olsun. Davamızın sonu âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd etmektir.
1- 2012 senesi
Zekeriya Ahmed
Son Güncelleme: 1 yıl önce