İsrailoğullarının hidayete ermesi için Allah’ın Hz. Musa’ya gönderdiği bu kitapta, yeryüzünde bozgunculuk yapacakları ve bu yüzden Allah’ın gazabına uğrayacakları belirtilmiştir. Tevrat’taki bu haberde, aynı fiili tekrar edeceklerinden aynı gazaba tekrar uğrayacakları ve daha sonra da her tekrarlamalarında aynı gazaba düçar olacakları beyan ediliyor. Zira bu, Allah’ın hiç değişmeden devam eden ilahi sünnetidir:
“İsrailoğullarına kitapta ‘Doğrusu yeryüzünde iki defa bozgunculuk yapacak ve kibirlendikçe kibirleneceksiniz.’ diye bildirdik”
Kimin ne yapacağını ilm-i ezelisiyle bilmekte olan Allahu teala kendilerinin işleyeceği fiili ve bu fiile karşı görecekleri mukabeleyi haber veriyor. Çekecekleri ceza haksız yere verilen bir ceza değildir. Sadece yapacakları bozgunculuğun cezasıdır. Allah ise, hiç kimseye bozgunculuk yapmasını emretmez. O bir ayet-i kerimede Hz. Peygamber’e “De ki: ‘Allah fenalığı emretmez” (Araf, 28) buyuruyor. Ancak, Allahu teala olan şeyleri bildiği gibi olacak şeyleri de ilm-i ezelisiyle bilir. Beşer ilmine kıyasla meçhul olan müstakbele ait hadiseler Allah ilminde bilinen şeylerdir.
Allahu teala Hz. Musa’ya gönderdiği kitapta İsrailoğullarının yeryüzünde iki defa bozgunculuk yapacaklarını, mukaddes beldede kibirlendikçe kibirleneceklerini, her yükselişlerini bozgunculuk yolunda kullanacaklarını ve nihayet üzerlerine bir takım güçlü kullarını göndererek kendilerini onlar vasıtasıyla perişan edeceğini haber verip bu husustaki hükmünü belirtiyor:
“Birinci bozgunculuğunuzun vakti erişince, üzerinize pek güçlü olan kullarımızı salacağız. Onlar memleketlerinizde her köşeyi kontrollerine alacaklar. Bu, yerine getirilecek bir vaattir.”
Bu birinci merhale: Mukaddes beldede kuvvet ve saltanat sahibi olup kibirlendikçe kibirleniyorlar ve yeryüzünde fesatlar çıkarıyorlar. Bunun üzerine Allah, pek güçlü olan bir takım kullarını kendilerine musallat ediyor. Bunlar kuvvet ve azametlerini darmadağın edip memleketlerinin her köşesine hakim oluyorlar. Acımadan, feryat ve figanlarına kulak vermeden zilletin en acı günlerini yaşatıyorlar. “Bu, yerine getirilecek bir vaattir.” Şaşmaz ve yalan çıkmaz.
İsrailoğulları bu acı mağlubiyet, zillet ve felaketleri tattıktan sonra Rablerine dönüyorlar. Başlarına gelenlerden ibret alarak hallerini düzeltiyorlar. Nihayet Allah, onları bu hale getiren galipleri mağlup duruma düşürüyor, kendilerine acıyarak kuvvetliyi zayıflatıp zayıfı kuvvetlendiriyor:
“Bunun ardından sizi onlara galip getireceğiz, mallar ve oğullarla size yardım edecek ve sizin sayınızı artıracağız.”
Daha sonra aynı hikaye tekrar ediliyor!..
Fakat ayet-i kerime bundan sonraki hadiselere geçmeden önce amellere ve amellerin karşılığına ait temel prensibi açıklıyor:
“İyilik ederseniz kendinize iyilik etmiş olursunuz. Kötülük ederseniz o da kendinizedir.”
Dünyada da âhirette de değişmeyen bir prensiptir bu. Yaptığı şeylerin neticesinden bizzat insanın kendisi mesuldür. Yaptığı her şeyin semeresini ya ceza olarak yahut da mükafat olarak muhakkak görecektir. İnsanoğlu yaptığı iyiliğin veya kötülüğün karşılığıyla yüz yüze geldiği zaman başkasını suçlamaya hakkı yoktur. Her şeyin sebebini kendi nefsinde aramalıdır.
Ayet-i kerimede bu temel prensip belirtildikten sonra tekrar mevzuya dönülüyor:
“İkinci bozgunculuğunuza karşı vadedilen cezanın vakti erişince yüzlerinizi kararta kararta kötülük yapmaları, önceden mescide girdikleri gibi yine girmeleri, ele geçirdikleri yerleri harap etmeleri için onları tekrar göndereceğiz.”
Ayette İsrailoğullarının yeryüzünde tekrar çıkardıkları ikinci bozgunculuk beyan edilmiyor. Zira daha önceki ayette bu beyan edilmişti:
“Doğrusu yeryüzünde iki defa bozgunculuk yapacaksınız”
İkinci bozgunculuklarında Allah’ın kendilerine musallat edeceği korkunç durum belirtiliyor:
“İkinci bozgunculuğunuza karşı vadedilen cezanın vakti erişince yüzlerinizi kararta kararta kötülük yapmaları için…”
Anlaşılan, başlarına musallat olan millet kendilerine o kadar katı ve acı davranışlarda bulunuyor ki, bu yüzden içlerini kaplayan siyahlık yüzlerine kadar aksediyor. Yahut da karşılaştıkları kötülük ve zilletin yüzlerinde bir kara olarak belirdiği bu cümle ile ifa de ediliyor. Üzerlerine gönderilen kimseler bütün mukaddes varlıklarını da istila ve tahrip ediyorlar:
“Önceden mescide girdikleri gibi yine girmeleri için…”
Ele geçirdikleri yerlerle birlikte her şeyi harap ediyorlar:
“Ve ele geçirdikleri yerleri harap etmeleri için onları tekrar göndereceğiz.”
Bu, her şeyi tarumar eden, hiç bir şeyi sağlam bırakmayan büyük ve şümullu bir felaketin tasviridir.
Allahu teala’nın haber verdiği bu hadiseler vukua gelmiş ve O’nun değişmeyecek vaadi yerini bulmuştur. İsrailoğullarının birinci defaki bozgunculuklarında olduğu gibi ikinci defaki bozgunculuklarında da onları terbiye edecek bir milleti üzerlerine göndermiş, memleketlerini bütün varlıklarıyla harap ettirmiştir.
Kur’an’da İsrailoğullarının üzerine gönderilen milletin hangi ırktan olduğu açıklanmıyor. Zira mühim olan husus hadisenin cereyan etmesi, hadiseden ibret alınması ve Allah tarafından tatbik olunan nizamın bilinmesidir. Müteakip ayette, bu felaketlerin Allah’ın rahmetine vesile olabileceği kaydediliyor:
“Tövbe ederseniz Rabbinizin sizi esirgeyeceğini umabilirsiniz.”
Tabii olup bitenlerden ibret alıp kendinizi düzelttiğiniz takdirde…
Ve şayet İsrailoğulları yeryüzündeki bozgunculuklarına devam ederlerse, değişmeyen Allah nizamının da devam edeceği ve cezanın hazır olduğu bildiriliyor:
“Tekrar bozgunculuğa dönerseniz biz de sizi cezalandırmaya döneriz.”
Nitekim bilahare aynı bozgunlukları tekrar yapmışlar ve Allah da Müslümanlar vasıtasıyla bütün Arap Yarımadası’ndan sürülüp gitmelerini sağlamıştır. Daha sonraları da onlar bozgunculuklarına devam etmişler, Allah da çeşitli kulları vasıtasıyla cezalarını verdirmiştir. Nihayet son asırda İsrailoğullarına Allah’ın musallat ettiği kullarından biri de Hitler olmuştur. Bu gün İsrail ismi altında bozgunculuklarına tekrar dönmüşler ve vatanın sahibi olan Araplara kan kusturmuşlardır. Şaşmadan kıyamete kadar devam edecek olan Allah’ın hüküm ve nizamı bu gün de caridir. Sünnet-i ilahi bir gün tecelli edecek ve Allah’ın onlara musallat kılacağı bir milletin eliyle cezalarını kat kat çekeceklerdir. Ve bilelim ki o günler uzak değildir.
Bozgunculuk çıkaranlarla kafirlerin ahiret cezaları aynı cinsten olduğu için ayet-i kerimenin son cümlesi kafirlerin ahiretteki durumunu tasvir ediyor.
“Biz cehennemi kafirlere bir zindan yaptık.”
Cehennem onların hepsini içine alıp çepeçevre kaplayacaktır.
Seyyid Kutub( Rahimullah), Fi Zilali’l Kuran, İsra Suresi 4-8’inci ayetlerin tefsiri
Son Güncelleme: 7 ay önce